Yayınlar ->  Salih Baba Divanı ->

Bu fânî dünyâyı gezdim dolaştım 
Aslımdan bir haber veren yok bana 
Çok erenler sohbetine ulaştım 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Hâk i bâd ü âb ı âteş bünyadım 
Sûret-i beşerde âdemdir adım 
Bilmem cinnî miyem yoksa dîv-zâdım 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Ben de bu derd ile iflah olmazam 
Rûz u şeb ağlaram bir an gülmezem 
Kanden gelip gideceğim bilmezem 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Arada söylenir bunca kîl ü kâl 
Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal 
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Acâib kalmışam işbu inşâna 
Ekserî dönmüşler vahşî hayvana 
Ya ben mecnûn yâhûd anlar dîvâne 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var 
Her hicabda yüzbin sual cevab var 
Burada inceden ince hisab var 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

"Men aref" sırrına vâkıf olmadım 
Çok muhbire vardım haber almadım 
Hergiz bundan eşed bir derd görmedim 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Yetmiş üç fırkanın ser-tâcı benem 
Kangısına sorsam der "nâcî benem" 
Bildim ki cümlenin muhtacı benem 
Aslımdan bir haber veren yok bana 

Hevâ-yı hevesden ayık olmadım
Asla bir amele faik olmadım
Esrâr-ı pîrime lâyık olmadım 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Azdan az bulunur dünyâda kemal 
Nicesi eblehdir nicesi echel 
Kangısına sorsam der "ben mükemmel" 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Bir dâr-ı meşakkat mülk-i fenadır 
Su üzre kurulmuş dipsiz binadır 
Basîret ehline ibret-nümâdır 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Sana geldim pîrim Muhammed Sâmî 
Sensin bu cihanın kutb u imâmı 
Def eyle gönlümden işbu gamamı 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Nefsim bana çok eyledi inadı 
Felek sillesini bende sınadı 
Kırıldı Salih'in kolu kanadı 
Aslımdan bir haber veren yok bana

Vücudun yapısı = Toprak, hava, su ve ateştir.


Dîv-zâd = Şeytandan doğmuş, cinden doğmuş.

 

Rûz u Şeb = Gece ve gündüz.

 

Kande = Nerede, nereye.

 

Kîl ü kil = Dedikodu.

 


Meal = Manâ.



Mecnûn = Deli.



Divâne = Budala, alık.

 


Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var = Kul ile Allah arasında yüzbin perde var.

 


Hicâb = Örtü, perde. Tasavvufta ilâhi sevgiye engel olan bağlar.


"Men aref = "Nefsini bilen Rab-bini bilir' (Madis).


Vâkıf olmak = Bilmek. 



Muhbir = Haber veren. 

 


Hergiz = Asla.

Eşed = Şiddetli.


Ser-tâc = Baş tacı olan.

Naci ( Fırka-i Naciye) = (Kurtulmuşlar fırkası - Ehli Sünnet.)


Faik = Fevkinde bulunan, manevi olarak üstün olan.

Esrar-ı Pîr = Mürşidinin sırları.


Kemâl = Olgunluk, eksiksizlik, yetkinlik.

Ebleh = Aptal, bön.

Echel = Cahil.

Dâr-ı meşakkat = Zahmetler evi.


Mülk-i fena = Kaybolacak, ölümlü mülk.


Ibret-nümâ = Ibret verici.


Gamam = Gamlar, tasalar.

 

Bu Sayfayı Sosyal Medya Hesabınızda Paylaşabilirisiniz