02-Eğer pîrim bana eylerse himmet
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni O'dur aslım benim fer'i mukayyed O'dur dil şehrinin nuru îmânı Görünür cebhesinde nûr-u Ahmed Olardır vâris-i peygamberâni Olar kâim-makâm-ı Mustafâ'dır Olardır şehr-i ilmin pâsubânı Olar can ilinin bülbülleridir Bütün olmuş oların âşiyânı Oların ruhlarının yok karârı Dolaşırlar zemîni asumanı Olar bu âlemi devran ederler Ararlar derde düşen nâ-tüvânı Bular bu âlemin hem berzahında
Esîr etmiş durur çok pehlivanı
Kişiye derd büyük sermâyedir bil
Düşürür yola âhir kârubânı
Hevâ-yı nefsine tâbi olanlar
Bular kande bulur dârü'l-emânı
Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir dâim ol eyler ziyanı
Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamanı
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar çok civanı
Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı
Bular benzer koyun başlı kilâba
Buların dünyadır dîni imânı
Sefînen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keştibânı
Huda hâzır diye ikrar edersin
Kimin yânında söylersin yalanı
Ya dersin bir-durur Hallâk-ı âlem
Beğenmezsin filan oğlu filânı
Benim gözümde görürsün hilâli
Senin gözünde görmezsin girânı
Helak etmek dilersin mâr-ı nefsin
Ya sen beslersin ol ejder yılanı
Eğer derdin olaydı ey birader
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı
Hakîkat güllerin görmek dilersen
Arayıp sen de bul bir bağçevânı
O kim âmâ-durur çeşm-i basîri
Göremez Pîr-i Sâmî gibi canı
Cihanda Mürşid-i Rabbani Ol'dur
Der'i âsîlerin dârü'l-emânı
Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur
Bu asrın hem O'dur kutb-ı zamanı
Füyûzâtı erişir şarka garba
Sarıbdır nisbeti cümle cihâm
Meded pîrim benim ol dest-i gîrim
Ziyâlandır kulûb-ı âşıkânı
Seni Hak bilmeyen ol geçrevîler
Bulûğa ermez anların imânı
Kelâm-ı Hakk'a gûş olmayanlar
Alamaz himmeti feyz-i pirânı
Senin sayende Sâlihdir bu
Salih Ki senden gayrı yoktur mihribanı
Derûnum pâk edip hubb-ı sivâdan
Münevver eylemek sânındır ânı
Bu ten-i Ya'kûb'un ref et hicabın
Görünsün Yûsuf'un vuslat nişanı
|
Meânî = Manâ, hikmetli söz. Fer = Kol, dal, kök. Mukayyed = Kayıtlı. Dil = Gönül. Cebhe = Alın, yüz. Vâris = Mirasçı. Kaimmakam = Yerine bakan, vekil (kaymakam buradan gelmedir ve Vali'nin yerine vekil demektir). Pâsubân = Gece bekçisi. Âşiyan = Kuş yuvası, ev, bina. Zeminüâsuman = Yer ve gökyüzü. Na-tüvan = Zayıf, güçsüz. Berzah = İki şeyin arası, iki âlem arası. Âhir = Nihayet, son olarak. Karuban = Kervan. Hevâ-yı nefs = Nefsin arzuları. Kande = Nerede. Dârül-emân = Sığınak, sığınacak yer. Kal = Söz, lâf, kuru ve boş söz. Civan = Genç. Kilab = Köpek. Sefine = Gemi. Keştiban = Kaptan. Hallâk = Durmadan yaratan Allah, yaratmasında kesinti olmayan. Hilâl = Kıl, çöp. Girân = Değnek, ağaç. Mâr-ı Nefs = Yılan nefis. Hızr-ı zaman = Mürşid. Âmâ = Kör. Çeşm-i basiri = Gören gözü. Der = Kapı. Dârul-eman = Sığınılacak yer. Kutb-ı zaman = Kutubların kutbu. Manevî derecelerin en yükseğine ulaşan. Cenâb-ı Hakkın esma ve sıfat tecellilerine mazhar olan. Evliyanın âmiri. Füyûzât = İlim, irfan, bolluk, verimlilik. Şark-garb = Doğu-bat. Nisbet = Bağlılık, ilgi. Dest-i gir = Elden tutan, yardım e-den. Ziya = Işık, aydınlık. Kulûb-ıâşikan = Âşıkların kalbi. Derun = İç, batın. Hubb-ı sıva = Dünya, madde sevgisi. Münevver eylemek = Nurlandır-mak. Ref = Kaldırma, açma. Hicab = Örtü. Vuslat =Kavuşma. Geçrev = Eğri gören, sapık.Hakkın kelamına kulak vermeyenler. Feyz = Bolluk, gürlük, ilim, irfan. Himmeti feyz-i pirân = Pirlerin manevi yardımı. Mihribân = Sevgili. |