Yayınlar ->  Salih Baba Divanı ->

Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni

O'dur aslım benim fer'i mukayyed
O'dur dil şehrinin nuru îmânı

Görünür cebhesinde nûr-u Ahmed
Olardır vâris-i peygamberâni

Olar kâim-makâm-ı Mustafâ'dır
Olardır şehr-i ilmin pâsubânı

Olar can ilinin bülbülleridir
Bütün olmuş oların âşiyânı

Oların ruhlarının yok karârı
Dolaşırlar zemîni asumanı

Olar bu âlemi devran ederler
Ararlar derde düşen nâ-tüvânı
 
Bular bu âlemin hem berzahında
Esîr etmiş durur çok pehlivanı
 
Kişiye derd büyük sermâyedir bil
Düşürür yola âhir kârubânı
 
Hevâ-yı nefsine tâbi olanlar
Bular kande bulur dârü'l-emânı
 
Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir dâim ol eyler ziyanı
 
Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamanı
 
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar çok civanı
 
Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı
 
Bular benzer koyun başlı kilâba
Buların dünyadır dîni imânı
 
Sefînen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keştibânı
 
Huda hâzır diye ikrar edersin
Kimin yânında söylersin yalanı
 
Ya dersin bir-durur Hallâk-ı âlem
Beğenmezsin filan oğlu filânı
 
Benim gözümde görürsün hilâli
Senin gözünde görmezsin girânı
 
Helak etmek dilersin mâr-ı nefsin
Ya sen beslersin ol ejder yılanı
 
Eğer derdin olaydı ey birader
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı
 
Hakîkat güllerin görmek dilersen
Arayıp sen de bul bir bağçevânı
 
O kim âmâ-durur çeşm-i basîri
Göremez Pîr-i Sâmî gibi canı
 
Cihanda Mürşid-i Rabbani Ol'dur
Der'i âsîlerin dârü'l-emânı
 
Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur
Bu asrın hem O'dur kutb-ı zamanı
 
Füyûzâtı erişir şarka garba
Sarıbdır nisbeti cümle cihâm
 
Meded pîrim benim ol dest-i gîrim
Ziyâlandır kulûb-ı âşıkânı
 
Seni Hak bilmeyen ol geçrevîler
Bulûğa ermez anların imânı
 
Kelâm-ı Hakk'a gûş olmayanlar
Alamaz himmeti feyz-i pirânı
 
Senin sayende Sâlihdir bu
Salih Ki senden gayrı yoktur mihribanı
 
Derûnum pâk edip hubb-ı sivâdan
Münevver eylemek sânındır ânı
 
Bu ten-i Ya'kûb'un ref et hicabın
Görünsün Yûsuf'un vuslat nişanı
Meânî = Manâ, hikmetli söz.
Fer = Kol, dal, kök.
Mukayyed = Kayıtlı.
Dil = Gönül.
Cebhe = Alın, yüz.
Vâris = Mirasçı.
Kaimmakam = Yerine bakan, vekil (kaymakam buradan gelmedir ve Vali'nin yerine vekil demektir).
Pâsubân = Gece bekçisi.
Âşiyan = Kuş yuvası, ev, bina.
Zeminüâsuman = Yer ve gökyüzü.
Na-tüvan = Zayıf, güçsüz.
Berzah = İki şeyin arası, iki âlem arası.
Âhir = Nihayet, son olarak.
Karuban = Kervan.
Hevâ-yı nefs = Nefsin arzuları.
Kande = Nerede.
Dârül-emân = Sığınak, sığınacak yer.
Kal = Söz, lâf, kuru ve boş söz.
Civan = Genç.
Kilab = Köpek.
Sefine = Gemi.
Keştiban = Kaptan.
Hallâk = Durmadan yaratan Allah, yaratmasında kesinti olmayan.
Hilâl = Kıl, çöp.
Girân = Değnek, ağaç.
Mâr-ı Nefs = Yılan nefis.
Hızr-ı zaman = Mürşid.
Âmâ = Kör.
Çeşm-i basiri = Gören gözü.
Der = Kapı.
Dârul-eman = Sığınılacak yer.
Kutb-ı zaman = Kutubların kutbu. Manevî derecelerin en yükseğine ulaşan. Cenâb-ı Hakkın esma ve sıfat tecellilerine mazhar olan. Evliyanın âmiri.
Füyûzât = İlim, irfan, bolluk, verimlilik.
Şark-garb = Doğu-bat.
Nisbet = Bağlılık, ilgi.
Dest-i gir = Elden tutan, yardım e-den.
Ziya = Işık, aydınlık.
Kulûb-ıâşikan = Âşıkların kalbi.
Derun = İç, batın.
Hubb-ı sıva = Dünya, madde sevgisi.
Münevver eylemek = Nurlandır-mak.
Ref = Kaldırma, açma.
Hicab = Örtü.
Vuslat =Kavuşma.
Geçrev = Eğri gören, sapık.Hakkın kelamına kulak vermeyenler.
Feyz = Bolluk, gürlük, ilim, irfan.
Himmeti feyz-i pirân = Pirlerin manevi yardımı.
Mihribân = Sevgili.

 

Bu Sayfayı Sosyal Medya Hesabınızda Paylaşabilirisiniz