Yayınlar ->  Makaleler ->

Yrd.Doç.Dr. Mutlu BÜYÜKLÜ

 

Günümüzde sık görülen hastalıkların en önemli sebebi yanlış beslenme veya beslenme bozukluklarıdır. Damar sertliği olarak bilinen kalp damar hastalıkları, beyin damarı hastalıkları ve bacak damarı hastalıkları günümüzde o kadar sık görülmektedir ki, uzmanlar bu durumu "damar hastalığı salgını “olarak tanımlamakta­dırlar. Bu hastalıkların tedavisinde en önemli basamak, diyet tedavisi olarak bilinen perhizdir. O halde bizim yapmamız gereken hastalığa yakalanmadan önce perhizi alışkanlık haline getirerek hastalığa yakalanma olasılığımızı azaltmak olacaktır. Yani "tedbir bizden tak­dir Allah’tan “düsturu burada da geçerlidir.

Uzmanlar uyulması gereken beslenme alışkanlıkları konusunda çeşitli araştırmalar yapmışlar ve değişik diyet tedavileri ortaya koymuşlardır. Ancak son za­manlarda basın yayın organlarından da yakından takip ettiğimiz üzere, bu konularda uzmanlar çelişkili ifadeler sunmaktalar. Örnek verecek olursak, kimi uzman yağlı yiyeceklerin zararlı olduğunu ifade ederken, kimi uzman da tam tersini söylemekte. Hal böyle olunca halkımız ne yapacağını şaşırmakta.

Bu yüzden fenni ilmin içinden biri olarak çelişkilerin yaşandığı bir sistemden bilgi vermektense biraz araş­tırma yaparak, tüm ilimlerin kaynağı Peygamber Efen­dimiz (S.A.V.)'den, O'nun beslenme ile ilgili sünnetinden bahsetmek istedim (âcizane).

Hz. Peygamberin yemekte aradığı başlıca özellik onun helal ve temiz oluşu ile vücuda yararlı olup olmadığıdır. Yemek seçme ve yemeğe kusur bulma âdeti kesinlikle yoktur. Hiç bir yemeğe karşı aşırı düşkünlüğü olmadığı gibi canı çekme denilen halleri de olmamıştır.

Hz. Peygamber daima arpa unundan yapılmış ek­mek yemişler, kepeği iyice ayıklamış has undan mamul ekmek yememişlerdir. Kepeği iyice ayıklamak için elek kullanılmamış, kepekler üflenerek veya savrularak giderilmiştir. Hz. Peygamber'in buğday ununa rağbet etmeyişini, buğdayın zararlı oluşundan veya buğday unu yemenin dini sakıncasının bulunuşundan çok o dönemde Hicaz bölgesinde buğdayın ithal edilen pahalı bir yiyecek olmasına, Hz. Peygamber'in de lükse karşı kesin tavır koymasına bağlamak daha doğru olacaktır. Buna ilave olarak arpa unundan yapılan ekmeği tercih edişlerinde iktisadi sebepler yanında arpa ekmeğinin doyurucu ve besleyici oluşunun da bu tercihte payı vardır. Kepeğin iyice ayıklanmayışını sindirim sistemine faydası ile açıklamak mümkündür.

Hz. Peygamber, sofrasında iştah açıcı olarak kullanılan salata, turşu baharat vb. için bir kap bulundurmazdı. Hiç­bir zaman alıştığı miktardan daha fazla yemek yemezdi. Kaynakların verdiği bilgiye göre Peygamber Efendimiz en fazla iki öğün yemek yemişlerdir. Bu iki öğünden birisi daima hafif yiyecekler şeklinde olmuştur. Onun hafif yiyeceği ise hurmadan oluşurdu. Akşam öğünü­nün ihmal edilmemesini tavsiye eden Hz. Peygamber'in "akşam öğünü “olarak nitelediği yemek gün batımından veya akşam namazından hemen sonra yenen günün ikinci yemeğidir. Efendimiz, “Akşam yemeğini bırakma­yın, bir avuç hurma ile de olsa akşam yiyin. Çünkü akşa­mın terki insana-(erken) ihtiyarlık getirir" buyurmaktadır.

Alınan her gıdanın, insanın iyi ya da kötü davranma­sına yol açan enerjiye dönüştüğünün farkında olan Hz. Peygamber ve ashabı, yedikleri yemeğin nasıl bir dav­ranışa vesile olacağının endişesini taşımışlar, hayırlı işler yapmalarına vesile kılması için Allah'a şükür ve niyazda bulunmuşlardır.

Bu Sayfayı Sosyal Medya Hesabınızda Paylaşabilirisiniz