Yayınlar ->  Makaleler ->

Fakir HADİM

Tasavvufun tarifi çeşitli ve farklı şekillerde yapılmıştır. Bu tariflerden birine göre, Tasavvuf insanın akıl yoluyla erişemediği ilahî hakikatleri ve gayb âlemine ait hakikatleri manevi latifelerle arama yoludur. Hedef, insan-ı kâmil olmaktır. Bir başka deyişle, tasavvuf: İslam ina­nışına göre, kişiliği kötü huylardan temizleyip, ruhu pak edip, olgunluk ve Kemale erme yo­ludur.

Tasavvuf ehli, kendi derecesine göre, ta­savvufu tarif etmiştir. Bazıları şöyle: Tasavvuf bilmek değil, bitmektir, tükenmektir, yok ol­maktır. Tasavvuf, dinin emirlerine uyup, yasak­larından kaçarak kalbi kötü huylardan temizle­yip, iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlardan kaçmaktır. Tasavvuf, fani olan her şeyden yüz çevirip baki olana bağlanmaktır. Tasavvuf, öl­meden önce ölmektir. Tasavvuf, baştanbaşa edeptir, tamamen edepten ibarettir. Tasavvuf, emeli bırakıp, amele devam etmektir. Tasavvuf, Hak teâlâya inkıyaddır, kayıtsız şartsız tesli­miyettir. Tasavvuf, Allahü tealayı görür gibi ibadet etmektir. Tasavvuf, Resulullahın müba­rek kalbinden çıkıp, evliyanın kalplerine gelen bilgilerdir. Tasavvuf, her sözünde, her işinde, dine yapışmaktır. Tasavvuf ile ilgili yapılan ta­riflerin hepsinin özü ehemmi, mühimme ter­cihtir. Yani çok önemli işi, önemli işten önce yapmaktır. Tasavvuf hâldir, söz değildir, söz ile ele geçmez. Tasavvuf, insanı Allah'tan uzaklaş­tıran şeylerin hepsini terk etmektir.

Tasavvuf, yâr olup bâr olmamaktır. Yani her­kesin yükünü çekmek ve buna rağmen kimse­ye yük olmamaktır. Buda hizmet ehli olmaktır. Onun için "Baba himmet, oğul hizmet" buyrulmuştur. Bilhassa merhamet ve fedâkârâne hizmetlerle ümmete rahmet kapıları aralanır. Bir hizmetin değeri, onun ifâsı için katlanılan fedâkârlığın büyüklüğüne ve bir ibadet vecdiyle yapılmasına bağlıdır. Hizmetteki fazilet, kendini güçlü-kuvvetli ve sıhhatte gördüğün zaman şükrâne olmak üzere zayıfların yükünü çekmektir. Makbul olan bir hizmet, sırf Allah rızâsı gayesiyle ve hizmete muhâtab olanı inci­tip küçültmeyecek bir üslûb ile ifa edilmelidir. Yani hizmette edeb, hizmetten daha kıymetli­dir.

Tasavvufi terbiyede hizmetin ehemmiyeti çok büyüktür. Gönüllere; tevâzû, mahviyet ve mahlûkâta şefkat duygusunu yerleştirmenin en müessir yolu hizmetten geçer. Bu bakımdan bütün mürşid-i kâmiller, müridlerinin terbiye­sinde hizmeti mühim bir vâsıta telakki etmiş­lerdir. Hizmetle ilgili olarak Dede Paşa Hazret­leri (k.s.) buyurmuşlardır' ki "Himmet hizmete rabt olunmuştur. Hizmet şarttır. Hizmet ame­len de hizmettir, bedenen de hizmettir, malen de hizmettir. Hizmet rüyettir. Müslümanlara hizmet görüyorsan korkma, insanların az çok hizmeti şarttır."

İslâm ahlakının esasını ararsak onu, Allah'a aşk ve ihlas ile yönelişte, bu yönelişin en önem­li nişanını da hiç şüphesiz "hizmet" te buluruz. Hizmet, gönülleri ilahi zirvelere ulaştıracak müstesnâ ve ulvî bir basamaktır.

Makbul bir hizmet; kişinin başkalarını ken­di nefsine tercih ederek, ihlas ve merhamet dolu bir gönülle mahlukâta yönelmek suretiyle Allah rızasının aranmasıdır. Buna göre insan için zirvelerin yolu ebediyet kazancı, samimi bir gönülle yapılan hizmetlerden geçmekte­dir. Öyle ki, yerine göre ilahî rızâya muvafık küçük bir hizmet, nice nafile ibadetlerden üs­tün olabilmektedir. Bütün Hak aşığı ve Pey­gamber mecnunu olan gönül, ehl-i hizmettir. Bu hakikate âşinâ olanlar, halka padişah bile olsalar kendilerini devamlı olarak bir hadim, yani hizmetkâr olarak addetmişlerdir. Hazret-i Mevlânâ, "Hizmette edep, hizmetten daha azizdir" gerçeğine istinaden buyurur ki; "Allah aşkı için çalış, Allah aşkı için hizmette bulun, halkın kabul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var? Bu fani dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri olarak Allah kâfi değil' mi? Allah'tan alacağın karşısında insan­ların verebilecekleri ne ki? O halde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere de­ğil, Allah'tan gelecek mazhariyete döndür! "

İşte tasavvuf yolunun gönülleri ulaştırmak istediği güzellik ve yücelik budur. Bu meyânda Emir Külâl Hazretleri, talebesi Bahaddin Nakşibend-Kuddise Sirruh-a (K.S.), derunundaki nefsani temayüllerin bertarafı için şu tav­siyelerde bulunmuştur. "Gönül almaya bak, güçsüzlere hizmet et. Zayıfları, gönlü kırıkları koru! Onlar öyle kimselerdir ki halktan hiçbir gelirleri yoktur. Bununla beraber, onların birçokları tam bir kalp huzuru, tevâzû ve eziklik içinde kalıp giderler. Böyle kimseleri ara, bul ve onlara hizmet et." Nitekim Şah-ı Nakşibend (K.S.), intisabının ilk yıllarında gurur ve kibrin zıddı olan "hiçlik" haline ulaşmak için, hasta ve muzdarip insanlara, yaralı hayvanlara hizmet etmiş ve hatta insanların geçeceği yol­ları temizleyerek tam yedi sene, kâbına varıl­maz bir hizmet hayatı yaşamıştır.

Elbette ki hizmetler muhteliftir. Allah rızası için yapılan gayretlerin tamamı, hizmet dairesi içine girer. Mühim olan; gerek maddi ve gerek­se manevi olarak gönüllerin, liyakat, istidad ve iktidarları ölçüsünde bir hizmetin gerçekleşti­rilmesidir. Zira Allah Teala, herkese bir hizmet takdir etmiş onu yaratılışına göre bir işe layık kılmış ve bunun için maddi-manevi gerekli imkânları da bahşetmiştir. Hazreti Peygambe­rin insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır. Bir kavmin efendisi onlara hizmetkâr olandır. Veciz ifadeleri hizmetin önemi husu­sunda bizlere nurlu bir yol göstermektedir. Ni­tekim sıcağın pek şiddetli olduğu bir seferde Hazret-i Peygamber (s.a.v.) , uygun bir yerde konaklamışlardı. Sahabenin bir kısmı oruçlu, bir kısmı değildi. Oruçlu olanlar yorgunluktan uykuya daldılar. Oruçlu olmayanlarsa, oruç­lulara abdest için su taşıdılar ve onlara göl­gelenecek çadırlar kurdular. Ancak iftar vakti olunca Resûlullah Sallâllahu Aleyhi Vesellem; "Bugün oruç tutmayanlar daha fazla ecre nail oldu." buyurdu. Ümmetine nice hizmet meşa­leleri uzatan Hazreti Peygamber (s.a.v), Kuba Mescidi ve Mescid-i Nebevi inşa edilirken as­habının bütün ısrar ve mâni olma gayretlerine rağmen, mübarek sırtlarında taş taşımışlardır. Varlık Nurunun bu yüksek tevâzûu ve hizmet ruhu, bütün insanlık için eşsiz bir numunedir.

O halde; küçük, büyük, az, çok, karınca kararınca hizmet edeceğiz. Faydalı olmanın yolunu arayacağız. Tasavvuf erbab-ı Allahm rızasını kazanmak için hizmet edecek. Yol hiz­met yoludur. Hizmet edeceksin, kurda, kuşa, kediye, köpeğe, insana, insan-ı kamile her şeye hizmet edeceksin. Hizmet eden izzet bulur. Ubeydullah-ı Ahrar (k.s.) Efendimiz buyuru­yor ki, "Bizim için nafile ibadetten önemlidir hizmet. Hizmet bahis konusu olduğu zaman o alıştığımız yapmakta olduğumuz nafile ibadeti bile terk eder hizmete koşarız" buyuruyor. Bü­yüklerimizin zihniyeti böyle. Kanadı kırık kuş­ları tedavi etmişler, onlara bakmışlar, onlar için vakıflar kurmuşlardır.

Hizmet ehli; sosyal yönü gelişmiş olan, top­luma faydası dokunan insandır. İyi Müslüman olan bencil olan değil, başkalarına faydası olan­dır. "Müslümanların dertleriyle, Müslümanların işleriyle ilgilenmeyen bizden değildir, "komşusu aç yatarken, o karnını doyurmuş yatarsa o iyi Müslüman değildir" buyuruyor Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.) . O hal­de; Allah’ın rızasını kazanmak için toplumun öteki fertlerine yardım yapacağız hizmet götü­receğiz.

Allah (c.c) bize tevfikini refik eylesin; Ha­yırları işlemeyi, Ümmet-i Muhammed’e faydalı olmayı, karınca kararınca hizmet ehli olmayı nasip buyursun.

Bu Sayfayı Sosyal Medya Hesabınızda Paylaşabilirisiniz